SAĞLIĞIMIZ İÇİN 10 ÖNEMLİ TEST
Noroloji Testi Deprasyondamısınız ? Testler Renk Körlülüğü Testi Göz Testi

Günümüzde ölümcül hastalıkların tedavisi bile mümkün. Ancak bunun için erken tanı şart. Erken tanıya giden yol ise, yaşamsal önem taşıyan testler. Tonometre ile körlük engelleniyor Glokom, halk arasındaki adıyla ‘göz tansiyonu’, yaptığı sinir hasarı ile körlüğe neden olabilen bir göz hastalığı. İlaç tedavisi ve lazer ile körlüğün önüne geçiliyor ancak bu da erken teşhis ile mümkün. Körlük riskine karşı glokomun rutin

muayenelerine en geç 40 yaşında başlanmalı. Ancak ailede glokom hastası varsa bu testler daha erken yaşlara alınmalı, da başlanmalı. Göz içi basıncında genel adı tonometre olan cihazlara başvuruluyor. Retina kontrolünde, gözün arka bölümünü görebilmek için gözbebeği damla formundaki ilaçlarla genişletiliyor. Göz içi basıncı, tonometre cihazından kontrollü bir şekilde hava püskürtülmesiyle ölçülüyor.

Eforla kalp sorunları belirleniyor

Erkeklerin kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına yakalanma riski kadınların 4 katı. Bu nedenle 40 yaşını geçmiş her erkeğin yılda bir kez kardiyolojik check–up’tan geçmesi, kalp sağlığı açısından büyük önem taşıyor.

Efor testi, bu yaşamsal önem taşıyan check-up’ta başvurulan yöntemlerden biri. Test, çoğunlukla koşu bandında uygulanıyor. Yaklaşık 10 dakika süren test sırasında kalp ve kalp kapaklarının durumu ile işleyişi hakkında bilgi veren EKG sürekli izleniyor, belirli aralıklarla damar basıncı ölçülüyor.

Efor testi egzersizi ritim ve ileti bozukluklarını araştırmak amacıyla yapılıyor. Bu sayede kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları da ciddi boyutlara ulaşmadan tedavi edilebiliyor.


Yılda bir kez cilt muayenesi kanseri önlüyor

Her yıl düzenli olarak dermatoloji uzmanının kapısını çalmak da, sağlık için yaptırılması gereken testlerin bir parçası. Özellikle vücutta bulunan çok sayıda ben ve ailedeki cilt kanseri hikayeleri, muayenenin önemini daha da artırıyor. Çünkü benler, ölümcül bir kanser türü olan melanom riski taşıyor. Melanomda yen tanı yöntemi, dijital dermatoskopi. Bu yöntemde yağlanmış deri yüzeyi ışıklı bir büyütme sağlayan dermatoskop ile inceleniyor. Vücuttaki benlerin haritası oluşturularak noktasal lokalizasyonlar belirleniyor. Ardından her bir ben için dermatoskopik görüntü alınıyor ve kaydediliyor. Böylece bir sonraki kontrolde elde edilecek görüntüyle karşılaştırma şansı sağlanıyor. Bunların yanı sıra dijital dermatoskop, benlerde izlenen şüpheli değişiklikleri de gösteriyor.
Bu test ile cilt üzerindeki değişiklikler, kanserleşmeden tespit edilebiliyor.


Kan tahlilleri sağlığı ele veriyor

Düzenli olarak yaptırılan kan tahlilleri, genel sağlık durumu hakkında bilgi veriyor. Herhangi bir yakınma olmasa da, 35 yaşından itibaren 2 yılda bir kan tahlili yaptırılmasında yarar var. Damardan kan örneği alındıktan sonra laboratuarlarda alyuvar ve akyuvarların durumuna bakılıyor, lökositler inceleniyor. Testlerden alınan sonuçlara bakılarak vücutta enfeksiyon ve alerjik bir durum olup olmadığı tespit edilebiliyor. Kolesterol ve kan şeker değerleri hakkında bilgi ediniliyor.


Ağız ve diş sağlığı için tükürük testi

Diş ve diş eti hastalıkları, dünyada ve Türkiye’de önemli sağlık sorunları arasında yer alıyor. Dişlerde ciddi bir sorunla karşılaşmamak için her yıl düzenli olarak diş hekimi ziyaret edilmeli. Diş ve diş eti problemlerinin tespitinde, doğal bir koruyucu olan tükürüğün teste dilmesi önemli.

Bu test için tükürüğünüzün incelenmesi yeterli. Testte tükürüğün kimyasal ve mikrobiyolojik yapılarına bakılıyor.

Bu sayede çürüklerin önemli bir sağlık sorununa neden olması önleniyor.


Kolon kanseri önlenebiliyor

Kolon kanseri, en sık görülen kanser türleri arasında 3. sırada yer alıyor. Sinsi tehlike, özellikle 50 yaş ve üzerindekileri tehdit ediyor. Kolon kanseri önlenebilir kanser türleri arasında. Ancak bunun için 50 yaşından sonra, 2 ila 5 yılda bir düzenli olarak kolonoskopi yönteminden yararlanılmalı.

Kolonoskopiyle kalın bağırsağın tümü incelenebiliyor. Çekim sırasında hastalar tomografi cihazına yatırılıyor ve kalın bağırsağa hava verilerek iç bölgenin görülmesi sağlanıyor. İşlem sonunda verilen hava geri alınıyor.

Kolonoskopi yöntemiyle hekim ileride tümöre dönüşebilecek polipleri teşhis edilebiliyor. Poliplerin cerrahi yöntemlerle alınması sayesinde, kolon kanseri oluşma riski önlenmiş oluyor.


Prostat kanserinde erken tanı önemli

Prostat kanseri, erkeklerde ortaya çıkan kanser türleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Prostat kanseri erken yakalandığında hastalıktan kurtulma şansı çok yüksek. Tanının geç konulması, hastalıkta ortaya çıkacak sorunlara ve beraberinde gelecek ölümlere zemin hazırlıyor.

Hastalığın teşhisi kan PSA testi ile mümkün. Testi, 45 yaş sonrası erkeklerin yılda bir kez yaptırması, erken tanı ile birlikte kesin tedavi sürecini de hızlandırıyor.


Sigara içenler AC grifisi çektirmeli

Akciğer kanseri erkeklerde ortaya çıkan kanser türleri içinde ilk sırada yer alıyor. Özellikle sigara içen erkeklerin içmeyenlere oranla bu hastalığa yakalanma riski, 13 ila 22 kat daha fazla. Çünkü sigaranın akciğer kanseri üzerindeki etkisi yüzde 95 olarak gösteriliyor.

Akciğer kanserini diğer türlerden ayıran bir başka özellik de, erken safhada belirti vermemesi. Hasta, yakınmalara başladığında genellikle çok geç kalınmış oluyor. Bu nedenle, sigaran içen 40 yaş üstü erkeklerin her yıl düzenli olarak AC grafisi çektirmeleri gerekli. Bu sayede akciğerlerde yakalanan tümör, erken evrede yok edilebiliyor.


Gırtlak kanseri için erken evre önemli

Erkeklerde sigara, kendini yalnızca akciğer kanseri ile göstermiyor. Sigara içen erkekler, içmeyenlere göre 16 kat daha fazla gırtlak kanseri tehdidi altında. Bunun için sigara içen erkeklerin, kulak burun boğaz uzmanı tarafından yapılacak olan larinks endoskopik görüntüleme yönteminden yararlanmaları gerekli. Her kanser türünde olduğu gibi, bu test sayesinde erken evrede yakalanan gırtlak kanserinin tedavi süreci de başarılı oluyor.


Karaciğer ve böbrek hastalıklarında ultrason önemli

Yılda bir kez yapılan tüm batın ultrasonu, karaciğer ve böbrek hastalıklarında erken teşhis ve başarılı tedavi olanağı sağlıyor.

MİGREN

Bilimadamları, migrene neden olarak çok az ya da çok fazla uyku, açlık, parlak ışıklar, belirli gıdalar, kadınların östrojen seviyelerindeki dalgalanmaların neden olduğunu keşfetti. Kansas Üniversitesi'nden Dr.K.Michael Welch, nörolojik verilerini Ulusal Sağlık Enstitüleri'nin toplantısında duyurdu. Dr.Welch, "Migren olağanüstü heyecanlanan nöronlar, yani beyin sinir hücrelerinden kaynaklanıyor. Bu hücreler beynin arkasına sinyaller gönderiyor. Sinyaller, bir göle atılan taş misali dalgalar halinde yayılıyor ve ağrı merkezlerine ulaşıyor. Kan akışı birden fırlıyor, dalga geçince aniden düşüyor. Kan basıncındaki anlık, müthiş farklılıklar ya da beyin sapındaki hareketlenmeler migrene yol açabilir. Bu verilerin ardından migrene yakında çok hızlı müdahale edebileceğiz. Bazen baş ağrıları öncesinde hastanın gözünde şimşekler çakıyor. Bazı hastalar o korkunç ağrılardan migrenin sorumlu olduğunu farketmiyor ve tedaviye başvurmuyor. Migrenin tedaviyle denetim altına alınması önemlidir. Migren krizleri sık, sık vurduğunda beyindeki ağrı kronikleşir" dedi.

New York'taki Albert Einstein Tıp Fakültesi'nden Dr.Richard Lipton hastalarının yüzde 20'sinin ilaçla migrenin üstesinden gelebileceğini, ancak uzmanların tedaviyi bilmediklerini, sınırlı sayıda hastanın en güçlü ilacı aldığına dikkat çekti.
Bilim adamları yakın zamanlara kadar genişleyen kan damarlarının migrenden sorumlu olduğuna inanıyor ve ağrı kesicilerle bu damarları daraltmayı öneriyordu. Philadelphia'daki Thomas Jefferson Üniversite Hastanesi'nden Dr.Stephen Silberstein, sinir hücrelerini denetleyen, epilepsi için verilen ilaçların migren tedavisinde de kullanıldığını belirtti. Kadınların hormon tedavisiyle östrojen düzeylerinin denetim altına alındığını, bunun migreni de dizginlediği kaydedildi. Uzmanlar, "Vazgeçmeyin. bir ilaç ağrınızı kesmezse bir başka ilacı deneyin" uyarısında da bulunuyorlar.

Araştırmacılar, fiziksel aktivitelerini artıran kadınların, beyin kanaması ve inme riskini azalttıklarını açıkladılar. Amerikan Tıp Birliği yayın organı JAMA'da yer alan araştırma raporunda, günde 30 dakika yürüyüş yapan kadınlarda inme riskinin azaldığı, yürüyüşün uzun adımlar ve enerjik uygulanmasıyla bu faydanın daha da arttığı bildirildi. Harvard Tıp Okulu Halk Sağlığı doktorlarından Frank B. Hu ve arkadaşları, 8 yıl süreyle 40-65 yaş arasında 72 bin 488 kadın hemşire üzerinde araştırmalar yaptı.

1986-1994 yıllarında araştırmaya katılan kadınlar arasında 407 kişide inme ve beyin kanaması saptandı. Araştırmacılar, inme riskinin fiziksel aktivite içinde olan kadınlarda daha az olduğunu ve her gün 30 dakikalık yürüyüş ve egzersiz ile tüm inme risklerinin azaltılarak, ortadan kaldırılabileceğini belirlediler.

Unutmayın! Şişmanlık öldürür

Günümüz insanının sağlık sorunları arasında başı çeken hastalıklardan biri ve en 'göze batanı' şüphesiz ki tıbbi adı obezite olan şişmanlık. Şişmanlık üzerine yapılan araştırmalar gösteriyor ki; Türkiye'de kadın nüfusunun üçte biri, erkek nüfusunun da yaklaşık beşte biri şişmanlardan oluşuyor.Uzmanlar, şişmanlığın ciddi ve kronik bir hastalık olduğunu, mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini belirtirken, ömrü kısaltan şişmanlığın yol açtığı sağlık sorunları şöyle sıralanıyor:
"Tansiyonu yükseltir, hareket etme yeteneğini azaltır, safra taşı, şeker hastalığı, varis, mide fıtığı, kabızlık, yaraların geç iyileşmesine neden olur. Kadınlarda düzensiz ve sancılı adet görmeye yol açar. Göğüs ve rahim kanseri riskini çoğaltır."

Neler mi yapmalı?

*Diyet yapmaktansa düzenli ve sağlıklı yemek yeme alışkanlığı edinin.
*Arada atıştırmalara, karnınız acıkmadan yemeye, hızlı yemeye son verin.
*Üç öğün düzenli yemeye alışın, daha az kırmızı et, daha fazla tavuk ve beyaz et tüketin.
*Fiziksel aktiviteleri artırın.
*Yemeklerdeki yağ miktarını azaltın, bol miktarda sebze ve meyve tüketin.
*Günde 6 - 8 bardak su için.
*Öğünlere sıcak ve kremasız bir çorbayla başlayın.
*Aç karnına alışverişe çıkmayın.
*İşlenmiş veya hazır gıdalardan uzak durun.
*Etin üzerinde görülen bütün yağları temizleyin, kullanmak zorundaysanız, bütün yemeklerde sadece sıvı yağ kullanın.
*Pişirme yöntemi olarak ızgara, fırın ya da haşlamayı tercih edin.

*Sos veya krema yerine patates püresi kullanın.
*Asla yemek yerken televizyon izlemeyin.
*Yemeği yemek masasında ve tabağınızda yeme alışkanlığı edin.
*Yüksek kalori içerdiği için alkolden kaçının.

MUTLAKA DİKKAT EDİN

Sağlıklı beslenmek için;

*Sebzeleri bıçak kullanmadan elle, büyük yapraklar halinde kullanmayı deneyin.

*Meyve suyunu anında bekletmeden için.

*Süt içmeyi alışkanlık haline getirin. Çünkü mineral ve vitaminlerin yanı sıra, fosfor ve kalsiyum yönünden zengindir. Buda bağışıklık sistemini dengeler.

*Günde 5 yada daha fazla meyve ve sebze yenmesi kadınlarda göğüs kanseri riskini azaltıyor.

*Az et tüketimi içeren, meyve ve sebze ağırlıklı beslenme alışkanlığı , özellikle göğüs prostat, kalın bağırsak ve diğer bazı kanser türlerine karşı koruyucu etki sağlıyor.

*Domates ve domates kaynaklı yiyecekleri sıkça tüketenlerde bazı kanser riskleri daha az görülüyor.

*Sigara tüketiminin akciğer, yemek borusu, mesane, pankreas, böbrek, mide ve serviks kanseri ile ilişkisi var.

*Alkol tüketimi yemek borusu, pankreas, meme, ağız boşluğu, serviks ve kalın bağırsak kanserleri için risk faktörü.

*Sebze ve meyve tüketimi birçok kanser türüne karşı koruyucu etkisi görülüyor. Özellikle ağız boşluğu, yemek borusu, akciğer, mesane kanserleri. Kalınbağırsak kanserinden korunmada özellikle tahılların ilişkisi var.

*Hayvansal yağ ve kırmızı eti kalınbağırsak ve prostat kanseri için birer risk faktörü özelliği taşıyor. Aşırı kilo rahim ve böbrek kanseri için, fiziksel aktivitenin azlığı kalın bağırsak kanserleri için risk taşıyor.

Hoşgörü depresyonu önler !

Ayakta kalabilmek ve kötü olaylardan daha az etkilenmek için hayattaki iyi, yolunda giden olaylara konsantre olmak gerekiyor. Pozitif psikoloji savunuşlarına göre, daha çok kişilerin hastalıklarıyla uğraşan ve nedenlerini araştırmayan doktorların zamanı da çoktan geçmiş... Onlara göre psikolojinin asıl amacı hastalık tedavi etmek değil, sağlık ve dayanıklılık inşa etmek.

Mutluluğu ve eğlenmeyi öğrenen bir kişinin olumsuz duygulara kapılıp depresyona yakalanma riskide çok az. Kötü düşünme ve kötümserlik ise başlı başına bir hastalıktır... Hatta depresyon kadar da ciddi...

GERÇEK YAŞINIZ KAÇ ?

Yetmişli yıllarda, İstanbul Tıp Fakültesi fizyoloji dersi hocası, derse başlamadan şunu hatırlatırdı: "İnsan damarlarının yaşındadır." Hocamız haklıymış. Bu gerçek hâlâ devam ediyor. Aslında damarlarımız hangi seneyi yaşıyorsa biz de onu yaşıyoruz. Ülkemizde insanlarımızın çoğu, bir ölüm hadisesini haber aldığında karşısındakine gecikmeden şunu soruyor: "Kalpten mi ölmüş?" Çok ilginçtir, ama gerçekten de günümüzde ölüm vak'alarının büyük çoğunluğu trafik kazasından meydana gelmiyor. Kanserden, AIDS'ten, hattâ enfeksiyon hastalıklarından da meydana gelmiyor. Ölümler en fazla koroner damar hastalıklarından meydana geliyor. Gençlerde dahi yüksek tansiyon, koroner damar tıkanmaları ve miyokard enfarktüsü gibi hastalıklara sık sık rastlıyoruz. Bunun en önemli sebebi kalp ve damar sağlığımız ile yaşayışımız arasında büyük bir orantı olduğunu unutuvermemiz. Bu orantıyı kurmak için ne yapacağız? Tedbirler, teklifler

1. Oturmamızdan kalkmamıza, uykumuza, yediklerimizden içtiklerimize,aldığımız nefesten attığımız adıma kadar herşeyi değiştirmeye, kendimizi değiştirmeye kararlı olacağız ve bunu için başlayacağız.

2. Alkolün her türlüsüne hayır!

3. Sigaraya hayır, üstelik sigara içilen mekâna da hayır diyeceğiz.

4. Süt ürünlerinden ne uzak kalacağız, ne de aşırı alacağız; dengeyi koruyacağız.

5. Hergün bir elma mutlaka yiyoruz. Muhteşem ambalajı, olağanüstü görünümü, lezzeti ve tadı ile elma, girdiği evden hastalığı kovuyor.

6. 24 saatte mümkünse altı, yedi porsiyon meyve ve sebze almalıyız. Çok sık belki, ama azar azar niye olmasın?

7. Etrafı sularla çevrili, içinden ırmaklar akan ülkenin insanları olarak haftada ikiden az balık alıyorsak, deniz ürünlerinden gerektiği gibi faydalanmıyorsak, damarlarımızı gençleştirme çabasında bulunmuyoruz demektir.

8. Sadece ihtiyaç hissettiğimizde su içiyorsak, organizmamızı susuz bırakıyoruz demektir. Havanın sıcaklığına, nemine paralel olarak 1,5 litreden 3 litreye kadar suyu âfiyetle ve zevkle içmeliyiz. Su, ne muhteşem bir içecek, ne kadar olağanüstü faydaları olan, hicbir kimyasal madde içermeyen bir ilâçtır aslında. Böbreklere, akciğere, cilde, kalbe, damarlara  ve buraya sığdıramayacağımız kadar çok organ, doku ve hücreye sayısız yararı olan bir ilâçtır su.

9. Salatasız birgün bile geçmemeli; zeytinyağsız salata da olmamalı.Ayrıca üstüne keten tohumu, susam, ayçiçeği ve balkabağı çekirdeği serpiştirmekten kaçınmamalı.

10. Kokusunu bahane etmeyin. Evet, sarmısaktan bahsediyorum. Kokusu olmasın demek, kanserle savaşan antioksidan maddeyi taşımasın mânâsına geliyor. Sarmısak, damarlarımızın ilâcı, unutmayalım.

11. Bağışıklık mekanizmasını zinde tutan antioksidanlar sadece sarmısaktan ibaret değil. A, C, E vitaminleri ile çinko, selenyumu bolca içeren pek çok meyve ve sebzede mevcuttur.

12. Kahve uyarıcıdır, iyidir, hoştur ama sonuçta bağımlılık yapan bir maddedir. Kahve sevenler bundan pek hoşlanmayacak, ama ne kadar az içerseniz sizin için o kadar iyi.

13. Sıra çay tiryakilerinde. Aslında çayın, ağız kokularını giderici,antioksidan özelliği, kahve kadar olmasa da uyarı özelliği var, ama modern tıp aşırı kaçmayı uygun bulmuyor. Özellikle akşam çaylarını yeşil çay, ıhlamur, bitki çayları veya sütlü içeceklerle değiştirmeyi teklif ediyor. Meselâ, yeşil çayın kafein oranı çaydan çok daha az.

14. Modern tıp, kırmızı eti hayatınızdan tümüyle çıkarın demiyor, ama haftada bir alın, en fazla ikiye çıkartın diyor. Bu uyarıyı da kulak arkası etmemeli.

15. Beyaz et ünvanlı balık ve tavuk ise sofranın unutulmazları olmalı.

16. Tadına bakmadan hemen tuza sarılıp yemeğine bolca serpenlere kötü haberimiz var. Kendinizi zehirliyorsunuz!

17. Yumurtasız olmaz, unutmayın.

18. Lif, lif ve yine lif. Lifli gıdalar mide-bağırsak sisteminin gönül dostlarıdır.

19. Tatlı zehirlerden kesinlikle uzak durmalıyız. Nedir onlar? Çikolata, şeker, bisküvi, tatlılar... Canınız çekince kremalı tatlı yerine meyveli yoğurt, muhallebi, sütlaç yiyebilirsiniz.

20. Meyve ve sebzelerden altı, yedi porsiyon öneriyoruz, ama siz hava kirliliğini, toksik maddeleri, çeşitli zehirleri hesaba katarsanız,doktor kontrolünde vitamin hapı da alabilirsiniz.

 21. Baklagillere hak ettikleri sevgiyi lütfen gösteriniz. Kuru fasulye,nohut, mercimek, bakla, bezelye ve barbunyasız sofralar öksüz kalabilir, unutmayın.

22. Asansörü unutun. Merdivenler dururken ona ne hacet? En azından asansörde kalmazsınız. Böylece damarlarınız rahat bir nefes alır.

23. Haftada üç, dört defa ne hızlı, ne yavaş, tempolu yürüyüşler yapmalı. İmkânı olanlar yüzme, koşma ve bisikletten faydalanmayı ihmal etmemeliler.

24. Evde yemek yapanlar şu margarinleri lütfen unutsunlar. Yağ miktarının azaltılmasını da artık zaruriyattan görmeli.

25. Kızartma yerine haşlama, ızgara ve buğulama tercihimiz olmalı.

26. Cips sizin dostunuz olabilir mi? Tuzlu kraker v.s. aman uzağınızda kalsın. Kek, kurabiye, poğaça gibi yiyecekleri sınırlı miktarlarda yemelisiniz.

27. Zeytin ve peynir suda bekletilmeden sofranıza gelmesin.

28. Ceviz, badem ve fındık-kolesterol dengemizi ayarlamada birebir ilâçlar. Onları da unutmayalım. Demek ki, az yemeliyiz, sık sık olsa bile. Demek ki, çok hareket etmeliyiz, az da olsa. Beslenme alışkanlığımızı değiştirmek için kararlı olmalıyız. Öfkemizi kesinlikle kontrol etmeli, can dostlarımızla sık sık buluşmalı,sohbetlerimizi zengin kılmalı, güneş ışığından mutlaka yararlanmalıyız. Çatal-kaşıkla intihar etmek, mezarımızı onlarla kazmak yerine huzur,neşe içerisinde, bilinçli bir yeme sanatı oluşturabiliriz. Modern tıp,tedavi yöntemleri ve sağlığı korumada sade ve fıtrî olana geri döndü.Sıra bizde.

SARA (EPILEPSI)

Epilepsi'yi tetikleyen unsurlar 50 Hertz TV' ve Monitörlerdeki resim kaymalarını çocuk beyni daha kolay algılayayıp,beyin, istem dışı bu atlamaları takip ettiği için yoruluyormuş. Yorulan beyin daha sonra bir boşalma isteğiyle vucuda nöbet geçirtiyormuş. Bu nedenle mümkünse 50 Hertz üzerindeki cihaz kullanımı. (Avrupa'da 60 Hertz altında TV üretilmesi yasaklanmış.)

- Tetiklemeyi yapan diğer bir unsur "kafein" yani Kola.Profesör çocukların beyni için kolanın çok zararlı olduğunu belirtti.Kafeinli içeceklerden özellikle kola ve enerji içeceklerinden çocukları uzak tutun dedi.



- Tetiklemeyi yapan bir diğer unsur da yanıp sönen ışıklar, yani disko ışıkları. Bu ışıkları evde karanlıkta veya loş ışıkta izlenilen Tv veya bilgisayar olunları oluşturuyor. Tv' yi en az 3 metre ve aydınlık ortamda izlenmesi Bilgisayarı ise günde en fazla 20 dakika ile sınırlamak gerekir


- Son nöbetten sonra en az 2 yıl sürekli (kontrollü) ilaç kullanımı ile sorunun epeyce giderilebileceğini ve 14 yaşından sonra %96 oranında bir daha nöbet geçirilmeyeceğini belirtti.

Tıbbi ismi EPİLEPSİ'dir.Tekrarlayan nöbetlerle karekterize sıklıkla geçici bilinç kayıplarına neden olan bir durumdur. Ancak sara hastalığında bilinç kaybı her zaman oluşmaz.

Sara neden oluşur?

1-Beyin tümörleri:Özellikle 35 yaşından sonra başlayan sara hastalığında sıklıkla beyin tümörü tespit edilir.Beynin içinde büyüyen tümör baskı yaparak beyinin elektrik düzenini bozar ve sara nöbetleri oluşur.

2-Doğuştan oluşan bozukluklar: Beyinin yapısal bozuklukları vardır ve doğuştan gelir.Ailevi,yani kalıtsal özelliklerde etkilidir.

3-Beyin ameliyatlarından sonra sara hastalığı oluşabilir.

4-Çocukluğunda havale geçiren insanların ileriki dönemde sara hastalığına yakalanma riski yüksektir.

5-Beyine yeterli kan gitmesini engelleyen durumlarda beyin dokusundaki  besin maddeleri ve oksijen azalır.Bu da beyin hücrelerinde hasara neden olur ve sara krizi oluşur.

6-Tiroid bezinin hastalıklarında sara meydana gelebilir.

7-Beslenme bozuklukları: B6 vitamini eksikliğinde sara krizi oluştuğu  tespit edilmiştir.


TESHIS:

Sara hastaliginin kesin teshisi "sara nöbetinin direk olarak hekim tarafindan gözlenmesi" ile koyulur.Uzman hekim bayilmanin sara olup olmadigini net olarak anlayabilir.

Teşhisde EEG denilen ve beyin elektrik dalgalarını ölçen bir tetkikden de yararlanılır.Ancak EEG %50 oranında kesin teşhis aracıdır.Yani EEG  normal
çıkan bir insanda kesinlikle sara yoktur denemez.


TEDAVİ

Bayılmayı engelleyici çeşitli ilaçlar vardır.Bu ilaçlar  mutlaka bir nörolog veya beyin cerrahisi uzmanı tarafından seçilmelidir.Hastalığın şekline uygun ilaç başlandıktan sonra bayılma nöbetleri azalacaktır. Unutulmaması gereken önemli nokta; antiepileptik denen bu ilaçlar kullanıldığı takdirde, bayılmanın tamamen geçeceği, bir daha hiç olmayacağı diye bir kural olmamasıdır.. Amaç;bayılma şiddetini azaltmak,nöbetler arasındaki süreyi uzatmaktır. Düzenli tedavi gören vakalarda nöbetler aylarca oluşmayabilir.İlaç kullanılırken bayılma olsa dahi tedavi asla bırakılmamalıdır.Bazı hastalar tekrar bayılınca tedavinin etkisinin olmadığını düşünerek,ilaçları bırakmaktadırlar.Yine sık rastlanan  hatalardan biriside,uzun zaman bayılmayan hastaların "artık iyileştim" diyerek ilaçlarını bırakmalarıdır.Her iki durumda da hastalık şiddetini arttırarak devam edecektir. İlaçlarla kontrol altına alınamayan durumlar vardır. Gün içinde onlarca kez nöbet geçiren hastalarda ilaç tedavisi etkili olmazsa cerrahi tedaviye başvurulur. Ancak bu ameliyatlar sara ameliyatları konusunda özel bir ilgi gösteren merkezlerde, uzmanları tarafından yapılırlar. Ülkemizde sara cerrahisi yapan merkezler mevcuttur. Buralarda oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır.


PRATİK BİLGİLER

 Evimizde, çevremizde zaman zaman bayılan insanlara rastlarız. Bunların sara veya sinirsel bayılma olup olmadığını anlamak yararlı olabilir. Genelde sinirsel bayılmalar daha sıklıkla olmaktadır.  Acil servislere yıldırım hızıyla, trafik içinde çeşitli riskler göze alınarak getirilen hastaların büyük çoğunluğu sinirsel bayılmalardır.


SARA (SINIRSEL BAYILMA)

1- Hasta kütük gibi devrilir. Yer seçimi yapmaz. Atesin içine,taşa, suyun içine düsebilir..
1- Bayılacağı yeri seçer, genelde kendine zarar gelmeyecek yerleri seçer.

2- Sıklıkla kafasını veya vücudunun çesitli yerlerini çarpma nedeni ile yaralayabilir.
2- Vücudunda herhangi bir yaralanma oluşmaz.

3- Gözleri açıktır ve göz bebegi yukarı kaymıstır.Yalnızca göz akı görünür.
3- Göz kapakları kapalıdır ve gözlerini kırpıstırırlar. Göz kapaklarına dokununca kırpıstırma artar.

4- Etrafdaki konusmaları duymazlar.
4- Etraftaki konusmaları duyarlar.

5- Uyandıklarında sersem gibidirler.Asırı derecede yorgunluk hissederler..
5- Ağlayarak uyanırlar. Genelde bir tartısma sonrası bayılırlar.

6- Genelde dillerini ısırır ve yaralarlar..
6- Yaralanma olmaz


KRİZ GEÇİREN SARA'LI HASTAYA İLK YARDIM

- Lütfen, kriz geçiren saralının burnuna soğan dayamayınız. ·

- Lütfen, ağzına kaşık, Çubuk vs. sokup çenesini zorlamayınız.Dişlerinin kırılmasına veya dilinin yaralanmasına sebep olabilirsiniz. ·

- Lütfen başına toplanıp hava almasını engellemeyiniz.

- Lütfen; hastaya kolonya banyosu yaptırmayınız.

Hasta yüzüstü yatırılır.Soluk almasına engel olabilecek herhangi bir cisim varsa uzaklaştırılır. Düştüğü yerde ateş, su vs. varsa derhal normal bir alana çekilir. Ağzında biriken köpükler bir mendil vasıtasıyla silinir. Hastanın başında sakin bir şekilde nöbetin bitmesi beklenir.

Normalde nöbet bir kaç dakika sürer ve kendiliğinden sonlanır. Şayet nöbet uzarsa ve hasta dakikalar sonra hala ayılmadıysa hemen bir hastahaneye müracaat etmelidir